It’s BTS’ World, And You Should Join Their Army

Eğer şu anda bunu okuyorsanız, büyük olasılıkla BTS hakkında duymuşsunuzdur ama duymadıysanız işte kısa bir özet: Şu anda dünya üzerindeki en büyük grup oldukları tartışmasız, dünyanın dört bir yanında stadyumları ve hokey arenalarını doldurdular. Billboard albüm listelerinde 1 numaraya çıkan ilk Koreli grup oldular, Birleşmiş Milletler'de konuştular, geçen haftasonu SNL'de sahne aldılar ve geçen yıl bir Grammy'ye aday gösterildiler. İnterneti kelimenin tam anlamıyla birçok kez kırdılar, en sonuncusu yeni albümleri Map Of The Soul: Persona için oldu. Geçen Cuma çıktı ve yayın servislerinde 3 milyondan fazla ön sipariş ve ön eklemeye sahip oldu ve bu makale yazıldığı sırada sadece Spotify'da 42 milyon akışa sahip. Başlık şarkıları “Boy With Luv”un müzik videosu ilk 24 saat içinde neredeyse 90 milyon izlenmeye ulaşarak YouTube videosunun bu sayıya en hızlı ulaşma rekorunu kırdı.

Bunların hepsi etkileyici sayısal başarılar ve bu bir şeyi gösteriyor; burada küresel bir fenomenle karşı karşıyayız. Grubun Korece albümleri, K-Pop rekorları için daha önce düşünülmemiş şekillerde sınırları aştı ve bu büyük ölçüde hayranları ile anlamlı yollarla bağ kurma becerilerinden ve şarkılarında verdikleri evrensel mesajlardan kaynaklanıyor. BTS’in şarkıları ve hayran etkileşimleri, bir neslin kendilerini ve birbirlerini sevmeleri gerektiğini hatırlatıyor ve bir genç kadın olarak, kendimi öncelikli tutma, kendim için konuşma ve kendimi sevme ihtiyacının hatırlatılması modern pop müzikte pek ifade edilmeyen fakat çok önemli bir şey. Ancak BTS, bu çok ihtiyaç duyulan pozitifliği bir topluma ve bir genç nesile yaymayı kişisel bir hedef haline getirdi. Pek çok insan BTS’yi ve grubun kendini sevmenin ve ifadenin önemine vurgu yapmasını, kendilerinin daha iyi bir versiyonu olma arzularına bağlıyor ve bu, BTS'nin başarısının müziği kadar önemli.

BTS her zaman şimdi olduğu kadar başarılı değildi, zira hikayeleri azim ve kendi kendine başarının bir örneğidir. 2013 yılında Kore eğlence şirketi Bighit Entertainment bünyesinde debut yapan yedi üye, RM (Kim Namjoon), Jin (Kim Seokjin), Suga (Min Yoongi), J-Hope (Jung Hoseok), Jimin (Park Jimin), V (Kim Taehyung) ve Jungkook (Jeon Jungkook) ilk şarkıları “No More Dream”i çıkardı. Şarkıda, bugünün gençlerine otoriteyi sorgulamalarını ve sürekli değişen bir toplumda kendilerini bulmaya çalışmaları gerektiğini teşvik ettiler. Ancak şirketin kaynaklarının yetersizliği nedeniyle, grup başarılı olmakta zorlandı ama yıllar süren sıkı çalışmanın ardından, K-Pop sistemine meydan okuyarak, türün kalıplarına uyarak ve yapımcıların söylediklerini yaparak ödüllendirilen ana akım medyaya girdiler.

BTS, Map Of The Soul: Persona ve bir sonraki dönem için hayranlarına bir ay önceden haber verdi. Geçen yılın sonlarında Love Yourself: Her, Love Yourself: Tear ve Love Yourself: Answer albümleriyle “Love Yourself” kampanyalarını tamamladıktan sonra, bu yeni albümle kendini sevmeden kendini keşfetmeye ve ifade etmeye odaklandılar. Map Of The Soul: Persona adlı albüm, psikiyatrist Carl Jung’un kendi eserlerinin derlemesi olan Jung’s Map of the Souldan esinlenerek, bir kişinin farklı versiyonlarını keşfetmeye odaklanıyor.

Albümün kendisinde sadece yedi parça var, ancak bu kadar samimi bir parça listesiyle bile, grup birçok farklı ses ve tarzı keşfedip mükemmelleşti. Albüm, RM’in yer aldığı hızlı tempolu bir hip-hop solo parçası olan “Intro: Persona” ile açılıyor ve aslında grubun daha eski şarkılarından biri olan “Intro: Skool Love Affair”den bir örnek içeriyor. Bu parçada, RM öfkeyle “Ben kimim?” diye bağırıyor ve bu, albümün ve dönemin odak noktası ve konseptini oluşturuyor.

Halsey’nin yer aldığı “Boy With Luv,” şarkıyı bu yaz büyük olacağının kanıtlandığı canlı bir sesle sergiliyor. Ed Sheeran’ın “Make it Right” şarkısında bir yazarlık kredisi var ve onun BTS ile işbirliği gerçekten harika ve akılda kalıcı bir şarkı ortaya çıkarmış ve albümün geri kalanına göre daha pop havası var. Grubun “Home” şarkısında 90’ların hip-hop R&B ritmi varken, “Dionysus” rock’ın iç içe olduğu hızlı tempolu bir parçaya sahip. “Jamais Vu” ve “Mikrokosmos” daha çok yavaş dans-pop ezgileri olup, gerçekten harika ve dokunaklı şarkı sözleri kendini önemseme ve topluluk etrafında dönüyor.

Artık BTS ve müzikleri hakkındaki görüşünüz ne olursa olsun, onların şu anda dünyaya olan etkilerini inkar edemezsiniz ve büyük olasılıkla sadece başarılarını artıracaklar. BTS, neredeyse hiç ana akım radyo yayını olmadan tüm bu başarılara ulaştı, bu da küresel müzik listelerine hakim oldukları için saçma bir durum. Ancak Halsey'nin “Boy With Luv”da yer almasıyla, grup hava zamanı alacak ve normalde ulaşamayacakları bir dinleyici kitlesine ulaşacak. Bu çocukların yaptığı şey önemli, müziğin dili aştığını, gençlere ihtiyaçları olan sesi verdiğini ve bir türün sınırlarının bükülüp kırılabileceğini gösteriyorlar. Sonuçta, bu BTS’nin dünyası ve biz sadece içinde yaşıyoruz.